Çarşamba, Mart 10, 2010

Manisa'nın fethi..


Nasılsınız blog!
Ben mi?Ben gayet hastayım.Evde oturmuş, bir tarafıma mendil kutusunu, diğer tarafıma leptobumu almış televizyon izliyorum.Okulda ders dinlemek kadar heyecanlı olmasa da, idare ediyoruz..
Geçen yazımızın ardından 1 hafta geçmiş, özür dilemekle birlikte mazeretimizi açıklamama izin verin..
Hakkı'nın mazereti: İnterneti pek açamadı bu hafta.
Benim mazeretim: Pek ilginç olay olmadı, kafam durmuştu(cidden), kendi kendime bahaneler uydurup erteledim.Tabii yaptığımın ne kadar saçma olduğunu anlıyorum çünkü bu işin ne kadar keyif verici olduğunu unutmuşum.. :)Neyse, başlayalım artık..
Pazartesi akşamı ben, Hakkı, Mali, Büşra ve Ekin Manisa'daydık!İşin ilginç tarafının ben ve Ekin arkadaşım olduğunu belirtmeliyim çünkü ( gerçekçi olursak, bizim sınıf dışında okuyan yok.:([Daha..]) Mali,Hakkı ve Büşra Manisa'da oturuyor.Birlikte olarak pek fazla bir şey yapmadık aslında.Pazartesi okul bitti, servislere dağıldık, ben Hakkı'lara gittim ve Ekin'de Büşra'lara gitti.Ben Hakkı'lara daha önce gittiğimden bana özel ilgi gösterilmedi.[:(]Ama Büşra'nın ailesi, Ekin'e "Manisa'ya ilk kez geliyorsun kızım, tat bundan." diye manisa mesir macunu vermişler.Bayılıyorum böyle insanlara..Aynı şey benim teyzemin kocasında da var." O kadar Antep'lere gelmişsin, baklava ye, çiğköfte ye.." diye geçen laflar.(anteplidir kendisi, tabii kabul etmek lazım ki baklavanın veya çiğköftenin başka yerdeki tadı aynı değil.)
Hakkı'lardan Mali'lere geçtik.Orda azıcık durduktan sonra "Han" denilen, çok övülen yere gittik.Biz Ekin'le loş bir ortam çizmişiz kafamızda, tabi sonuçta İzmir'deki çoğu mekan öyle..Ben sağa, sola, apartman altlarına bakmaya başladım ki görebileyim mekanı ama yok öyle bir şey.."Geldik!" dediklerinde bir baktım, bildiğin kale gibi bir mekanı restore edip içine bir sürü dükkan açmışlar.İki katlı, ortası düz zemin oturulacak yerler..Ve evet, hepinizin kafanızdan geçirdiği gibi, çok aydınlık bir ortamdı..Ama pek kötü bir yer değildi, en azından biz mesir macunlu çayımızı içerken bayağı keyif aldık.(Hiç içtin mi?Senden üstün olduğum bir şey daha! ;))Öyle bir buçuk saat sohbet ettikten sonra, dağıldık.Dağılmadan önce oranın en iyisi denilen "Hacıoğlu" dönercisinden dürüm aldık ve biz dürümlerimizi yerken Ekin ve Büşra'nın bizi izlemesine izin verdik.(Biz kötü değiliz, dünya çok iyi..)Sonra eve dönerken "Hadi gidip abur cubur alalım abi" diye bir muhabbet geçti.Gittik Migros'a, tabi yanımızda 10 tl kalmış, alacaklarımız sınırlı olduğundan hayatımızın en zorlu seçimlerinden birini yapmak zorunda kaldık..Hangi çikolata..? *Yorum sorusu: Siz, hangi çikolatayı tercih ederdiniz?*
Zorlu geçen dakikalar ardından, 1 Jelly Bean kovası ve Nestle Classic x4 almaya karar verdik.Eve gidince, her 3 arkadaşın yapacağı şeyi yaptık, bilgisayarı açıp Street Fighter ve benzeri oyunlar oynayıp film izledik.(Sizin içiniz fesat..)
İşte böyleydi blog, kısa ama eğlenceli..
*Yorum sorusuna cevaplarınızı bekliyoruz.*
-Arda

5 yorum:

  1. ah şu yeni nesile bişeyler beğendirmek çok zor.. ama zaten önemli olan birlikte vakit geçirmekti =D yine beklerim! bu arada en iyi abur cubur seçimini yapmışsınız ;)

    YanıtlaSil
  2. uyumaya çalışırken (uyuyamadık) daha fazla eğlendik hatta biraz fazla eğlendik.

    YanıtlaSil
  3. gençler bi dahaki sefere torbalıda kalıyoruz.ben de böşranın babasının hesap size kıllı torbalı abazası getiricem eve :*

    YanıtlaSil
  4. ooo döşü kıllı kaşlı gözlü torbalı abazası! en sevdiğimden =D

    YanıtlaSil